Saçlarını örmüştüm. Öperdim, koklardım, çekerdim içime nefesim kesilene kadar. Saçlarını kaldırıp boynundan öptüğümü hatırlar mısın... Ellerimin titremesini geçtim, kalbim parmak uçlarım da atardı sanki. Sonra gözlerin... kahverengi gözlerin, sen kızardın hep abartma şu gözlerimi derdin. Gözlerin benim şu acımasız hayata karşı direnebilme kaynağımdı, her şeyi unutup aklımdan seni çıkaramayışımdı. Gözlerin, bayram da küçük bir çocuğun avucunda ki şeker kadar mutluluk doluydu. Düştüysem, kalkabilme gücümdü. Yarınımdı. Olmadı, yaralayanım oldu. Her melodide bir çok anı. Her ezgi de içimi acıtan hisler. Lügatımdı ellerin. Pek tutamadım bilirsin, beceremezdim zaten. Ama tuttuğumda baş kaldırırdım bütün vicdansızlıklara, kaybedilmişliklere, haksızlığa. Baharın gelişiydi ilk gördüğüm gün. Gittiğin gün ise karanlığım. Matemim, cenaze hüznüm. Mevsimleri unuttum ben. Renkleri söyleyemiyorum. Şimdi dinlediğimiz üç beş şarkı dilimde hep söyler dururum. Yürüdüğümüz o kaldırımlarda oturuyorum. Gitmiyor ayaklarım, öyle eskisi gibi sağlam değil adımlarım. İştahsız sofralar, asık suratlar, sigara üstüne sigara. Hiç mi sevmedin , hiç mi sevemedin beni, hiç mi değerim yoktu ben seni canımın içinde can bilirken. İçim, dışım sen. Elime, yüzüme bulaşmış her zerren. Aslında hiç yoktun , düşündüğüm, düşlediğim kadardın. Lakin dolmuyor bu boşluk, Yokluğunla gömülüyorum hergün. Beni hem öldürüp hem diri tutan sen, ne acı, ne aşağılık bir ben...
Ve bu yorgun bu hüzünlü yüreği benim değilmiş gibi kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam. *Edip Cansever
25.04.2017
25 NİSAN
Saçlarını örmüştüm. Öperdim, koklardım, çekerdim içime nefesim kesilene kadar. Saçlarını kaldırıp boynundan öptüğümü hatırlar mısın... Ellerimin titremesini geçtim, kalbim parmak uçlarım da atardı sanki. Sonra gözlerin... kahverengi gözlerin, sen kızardın hep abartma şu gözlerimi derdin. Gözlerin benim şu acımasız hayata karşı direnebilme kaynağımdı, her şeyi unutup aklımdan seni çıkaramayışımdı. Gözlerin, bayram da küçük bir çocuğun avucunda ki şeker kadar mutluluk doluydu. Düştüysem, kalkabilme gücümdü. Yarınımdı. Olmadı, yaralayanım oldu. Her melodide bir çok anı. Her ezgi de içimi acıtan hisler. Lügatımdı ellerin. Pek tutamadım bilirsin, beceremezdim zaten. Ama tuttuğumda baş kaldırırdım bütün vicdansızlıklara, kaybedilmişliklere, haksızlığa. Baharın gelişiydi ilk gördüğüm gün. Gittiğin gün ise karanlığım. Matemim, cenaze hüznüm. Mevsimleri unuttum ben. Renkleri söyleyemiyorum. Şimdi dinlediğimiz üç beş şarkı dilimde hep söyler dururum. Yürüdüğümüz o kaldırımlarda oturuyorum. Gitmiyor ayaklarım, öyle eskisi gibi sağlam değil adımlarım. İştahsız sofralar, asık suratlar, sigara üstüne sigara. Hiç mi sevmedin , hiç mi sevemedin beni, hiç mi değerim yoktu ben seni canımın içinde can bilirken. İçim, dışım sen. Elime, yüzüme bulaşmış her zerren. Aslında hiç yoktun , düşündüğüm, düşlediğim kadardın. Lakin dolmuyor bu boşluk, Yokluğunla gömülüyorum hergün. Beni hem öldürüp hem diri tutan sen, ne acı, ne aşağılık bir ben...